Malpraktis Davaları
Malpraktis davaları konusundan önce malpraktis avukatı olarak malpraktis nedir sorusunun cevabı ile başlamak yerinde olacaktır. Zira bu terim sağlık hukuku veya tıp hukuku alanında sık kullanılan bir kavramdır. Malpraktis (malpractice) aslında genel bir hukuki kavramdır. Anlamı, profesyonel bir meslek mensubunun, mesleğini icra ederken hatalı iş veya işlem yapmasıdır. İngilizce’de kullanılan malpractice sözü genel bir terim olup yalnızca hekimleri kapsamaz. Diğer meslek profesyonellerinin (avukat, mimar, mühendis vs) yaptığı hataları da kapsar. Ancak bu makalemizin konusunu oluşturan husus hekimlere özgü hatalı işlem ve uygulamalardır. Bu anlamda malpraktis için yurtdışında “medical malpractice” (tıbbi hata) terimi yaygındır. Ancak Türkçe’de malpraktis kavramı genel bir terim olarak sadece hekimlere özgü meslek hatalarını ifade etmek için kullanılmaktadır. Türkçe’de malpractice teriminin tam karşılığı olmadığından Türkçe’de uyarlama şekilde “malpraktis” teriminin kullanıldığı görülmektedir. Ancak bu terimin Türkçe karşılığı olarak “hatalı işlem” veya “yanlış uygulama” terimlerinin kullanılması daha doğru olacaktır.
Sağlık Hukuku Açısından Malpraktis Davası
Malpraktis davası dendiğinde ceza davası ve tazminat davası akla gelmektedir. Zira yanlış tedavi yapan doktorun hem cezai hem hukuki sorumluluğu mevcuttur. Dolayısıyla hatalı teşhis ve tedavide ceza davası yani kamu davası açılmaktadır. Bunun yanında özel hukuk davası olarak tazminat davası da açılabilmektedir. Hekimlerin malpraktis sorumluluğu, hastaya yaptığı ya da yapmadığı bir tıbbi işlem nedeniyle hastanın yaralanması veya ölümü sonucunda gündeme gelmektedir. Yani bir tıp doktorunun kastı olmadığı halde hastaya zarar vermesi söz konusudur. Burada yaralama nedeniyle oluşan bir ceza hukuku sorumluğu söz konusudur. Mevzuatımızda doktorlar ve diğer tıp mesleği mensuplarının malpraktis davası sayılabilecek hatalı iş ve işlemleri için özel bir düzenleme yoktur. Bu nedenle tıbbi malpraktis durumunda TCK’da yer alan genel düzenlemeler dikkate alınmaktadır.
Bu anlamda doktorun yanlış uygulama veya yanlış tedavi olarak tanımlanabilecek eylemi neticesinde hastanın yaralanması veya ölmesi durumunda Türk Ceza Kanunu’nun 85. ve 89. maddelerinde düzenlenmiş olan davalar gündeme gelmektedir. Bu davalar, bazen “malpraktis davaları” olarak da anılan taksirle yaralama suçu ve hatta taksirle öldürme suçu nedeniyle açılan ve hekimin cezai sorumluluğu açısından gündeme gelen dava türleridir.
Tıbbi Malpraktis ve Taksir Kavramı
Buradaki taksir kavramı, hekimin kastı olmadığı halde yaralanma veya ölme sonucunun ortaya çıkmasını ifade etmektedir. Doktor, netice olarak hastanın yaralanmasını veya ölmesini istemediği halde olumsuz netice gerçekleşmektedir. Bir başka deyişle yaralama veya öldürme kastı olmadığı halde yeterli dikkat ve özeni gösterilmediği için bu sonuç ortaya çıkmaktadır. Taksirin sebebi dikkatsizlik veya tedbirsizlik olabileceği gibi mesleki yetersizlik de olabilir.
Malpraktis ve Hekimin Sorumluluğu
Tıp biliminde ve uygulamasında hastanın durumu ve uygulanan tedavi yöntemi bakımından bazen “komplikasyon” durumları olabilmektedir. Hekimin dikkatli ve tedbirli davranmasına rağmen bu tür istenmeyen olumsuz durumlar ortaya çıkabilmektedir. İşte bu anlamda tıp hukuku açısından doktorun cezai sorumluluğu gündeme geldiğinde olumsuz neticenin özelliği önemlidir. Hastanın yaralanması veya ölümünün bu tür bir komplikasyon tanımı içinde mi olduğu yoksa malpraktis mi sayılması gerektiğinin ayrımı büyük önem arz etmektedir. Doktorun malpraktis nedeniyle veya taksirle yaralanmaya veya ölüme sebebiyet vermeden dolayı sorumlu tutulabilmesi için taksirin mevcudiyeti zorunludur. Doktorun taksirli sayılabilmesi ve sağlık hukuku ve malpraktis bakımından sorumlu tutulabilmesi içinse bazı unsurşar şarttır. Bunlar, yapılan iş veya işlemde dikkatsizlik, özensizlik, tedbirsizlik, mevzuata veya talimatlara uymama durumlarıdır. Dolayısıyla soruşturma veya kovuşturmaya konu hekimin eyleminin hukuki niteliği çok kritiktir. Nitekim eylemin taksir kavramı içinde olup olmadığı tüm hukuki süreci baştan sona etkileyecektir.
Malpraktis Avukatı
Malpraktis davaları dediğimiz kavram malpraktis nedeniyle hekime karşı açılabilecek davaları ifade etmektedir. Hekimin çalıştığı kurumun özel veya Sağlık Bakanlığı gibi bir kamu kurumu olmasına göre malpraktis nedeniyle hekime karşı kurum içi veya idari soruşturma açılarak savunması alınabileceği gibi ayrıca hekime karşı hem tazminat davası hem de de ceza davası açılabilecektir. Hekime karşı tazminat davasını malpraktis nedeniyle zarar gören kişi açacaktır. Eğer ölüm söz konusu ise davayı onun mirasçıları açabilecektir. Malpraktis ceza davası ise cumhuriyet savcısı tarafından taksirle öldürme suçu nedeniyle asliye ceza mahkemesinde açılmaktadır. Dolayısıyla malpraktis ile suçlanan bir hekim için yapılacak savunmanın içeriği son derecede önemlidir. Malpraktis davalarına bakan avukatlar olarak bu davalarda avukatın rolünün ne kadar kritik olduğunun farkındayız. Nitekim malpraktis avukatı olarak bu tür ceza ve tazminat içerikli davalarda savunmanın öneminin farkındayız. Dolayısıyla bu tür malpraktis davalarında mutlaka tecrübeli ve uzman bir avukattan destek alınmasını tavsiye ediyoruz.
İyi günler kolay gelsin sene 2013 de birden fazla kişi tarafından gece vakti silahlı yagma sucundan 10 yıl ceza aldım karşı taraf davacı olmadı ve darp veya zarar verilmedi müştekiye Yargıtay cezayı fazla bulup bozdu ve mahkeme cezayı 5 yıl vererek tahliye etti ve şimdi Yargıtay onadı ben o suç tarıhinden önce ve suçtan sonra da hiçbir suça karışmadım askerliğimi yaptım suan sigortalı çalışmaktayım bu cezanın yatarı şuanki yasaya göre 6 ay bunu para cezasına veya infazı ertelemek gibi bir hakkımız varmı ? Acil cevap verirseniz sevinirim dosya infaz savcılığına gelmek üzere